Çocuklarda Duygu Düzenleme
Dünyadaki herkes duygulara sahiptir. Bu duygular bebeklik çağından itibaren başlar. Örneğin, bebek huzursuzlandığında ağlar, kendini rahat hissedince güler ve tepkiler verir. Fakat diğer karışık duygular büyürken, sosyal etkileşim arttığında, yaşanılan olaylar ile birlikte öğrenilir. İnsan duygularını yaşarken davranışsal, bilişsel, nöropsikolojik tepkiler verir. Duyguları yaşarken çeşitli hisler duyar. Bu, çocuklar ve bebekler için de böyledir. Duygu düzenleme ise duygularımızı tanımak, duygunun bizde yarattığı hissi bilmek, vereceğimiz tepkiyi yönetmekten geçer.
Çoğu zaman çocuklar duygularını anlayamayabilir ve yaşadıkları şeyin tanımını yapamadıkları için agresif veya içe kapanık davranabilirler. Böyle durumlarda çocuğun duygularını tanımasına yardımcı olmak, yapılandırmak ve kabul etmek önemlidir. Çocuk öfke, mutluluk, üzüntü duygularını yaşayabilir. Bunlar bastırılmamalıdır. Örneğin, öfke kabul edilemeyen bir duygu gibi görülmemeli, öfkeyi tanımlamalı ve çocuğun öfkesini kabul edilebilir yollarla yaşamasına ve kendini düzenlemesine izin verilmelidir. Peki, duyguları öğrenme ve düzenleme süreci nasıl yönetilebilir? Bu süreç aslında çocuğun yaşına ve gelişim basamaklarına göre değişir. Çünkü çocuğun duygularını tanıma ve yönetme kapasitesi büyüdükçe artar. Bebekken başlayan bir duygu düzenleme stratejisi çocuk için faydalı olacaktır.
Bebeklik Dönemi Duygu Düzenleme
Bebekler genellikle ağlayarak ve gülerek tepki verirler. Huzursuz olduklarında kendilerini rahatlatacak (tensel temas, emme hareketi) yöntemleri ararlar ve uygularlar. Burada bebeğimizin duygularını tanımlaması ve rahatlaması için sarılmak, ihtiyaçlarını gecikmeden gidermek, rahatlamasına yardımcı olmak önemlidir. Bakım veren ve çocuk arasında rahatlatıcı aktiviteler bulunabilir. Örneğin, göz teması kurmak bebek ve bakım veren için önemlidir.
Yürümeye Başlama Dönemi Duygu Düzenleme
Genellikle 1-3 yaş aralığına gelen bu dönemde sosyal etkileşim artar, çocuk hızla dünyayı ve kendini tanımaya başlar. Dilsel yeteneğinin gelişmesi ile çocuk kendini ifade etmeye ve açıklamaya hazırdır. Burada duyguları tanımlamak, yaşanılan olaylar karşısında çocuğumuza yansıtma yapmak önemlidir. Örneğin, çocuk yere düşünce ağlar ve biz ona; “Yere düştün, canın acıdı ve bu yüzden ağlıyorsun,” şeklinde geri dönüşler verirsek çocuğun ne yaşadığını tanımlayabilmesine yardımcı oluruz ve bir sonraki düşme deneyimi için onu hazırlarız. Duyguları adlandırmak ve hisleri yansıtmak önemlidir. Örneğin, parkta gördüğünüz birisi için “Kızgın görünüyor ve öfkelenmiş sence nedeni ne olabilir?” gibi sorularla duyguları tanımasına ve prova yapmasına yardımcı olabiliriz. Bu yaş döneminde sosyal öğrenme de ön plandadır. Bu yüzden kendi duygularımızı yaşama şeklimizi bilmek ve yönetmek, rol model olmak açısından iyi olacaktır.
Özetle; çocuğa rol model olmak ve duyguları tanımlamasına, bilmesine yardımcı olmak önemlidir. Ne yaşadığını bilirse bunu yönetmek daha kolay olacaktır. Öfke, kızgınlık gibi duyguları bastırmak ve görmezden gelmek yerine; ‘Öfkelisin,’ gibi geri dönüşlerle desteklemek ve aynı zamanda kendi duygularımızı doğru ifade ettiğimizden emin olmak önemlidir. Duyguları bir farkındalığa dönüştürmek, zayıflık gibi görmemek iyi olacaktır. Örneğin, toplumumuzda erkek çocukların ağlamasına, üzülmesine izin verilmez. Bu davranış çocukları duygularını bastırmaya ve kendini ifade edecek bir yol bulamamaya götürür. Bu nedenle öfkelerini ve hüzünlerini etrafa saldırarak, bağırarak göstermeyi tercih edebilirler çünkü onlara öğretilen bir duygu ve deneyim yoktur. Çocuğunuza duygularını yaşayabileceği ve duyguların kabul edilebileceği bir ortam yaratmak ve bu sürdürmek yetişkinlikte öz düzenleme becerisi yüksek kişiler olmasına yardımcı olacaktır.
Kaynakça
Pelini, S. (2018, Ocak 16). An Age-By-Age Guide to Helping Kids Manage Emotions. The Gottman Institute A RESEARCH-BASED APPROACH TO RELATIONSHIPS. https://www.gottman.com/blog/age-age-guide-helping-kids-manage-emotions/
ZEMAN, J., CASSANO, M., PERRY-PARRISH, C., & STEGALL, S. (2006). Emotion Regulation in Children and Adolescents. Developmental and Behavioral Pediatrics, 27(2), 155-168.
Yorum Yap
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir